1. Çocukları, biz halk arasında iyi huylu ve kötü huylu çocuklar olarak ayırırız. Ya da uslu ve yaramaz ayırımı yaparız. Bir çocuğun iyi huylu olduğunu ve kötü huylu olduğunu gösteren davranışlar nelerdir?
Toplumda bu tarz etiketlemeler oldukça sık görülür. Bunlar zaman zaman uslu, yaramaz olabildiği gibi birtakım psikolojik tanılar da olabiliyor. “Bizim çocuk hiperaktif” veya “Bizimki antisosyal” gibi. Bizler çocuk ve genç psikoloji alanında çalışan kişiler olarak bu tarz etiketlemelerin oldukça yanlış olduğuna inanmaktayız. Yapılan birçok araştırma özellikle çocukları nitelemek için kullanılan olumsuz sıfatların, onların istenmeyen davranışlarında artışa sebep olduğunu desteklemektedir. Dolayısıyla, çocuğun değil yapılan davranışın üzerine odaklanılması, davranışın olumlu veya olumsuz olduğunun altının çizilmesi gerekir.
2. Sonuçta çocuktur ve yaramazlık da yapar. Peki, normal bir çocuk, nasıl davranışlar sergilemelidir? Çocuğumuzun iyi bir çocuk mu, kötü bir çocuk mu olduğunu nasıl anlarız?
Bir önceki soruda belirttiğim gibi iyi çocuk veya kötü çocuk gibi bir tanımlama yapmak doğru değildir. Eğer bir anne-baba, diğer anne-babalara göre kendilerini çocuklarını kontrol etmekte, isteklerini karşılamakta daha çok zorlandıklarını düşünüyorlarsa veya okul öncesi eğitim kurumuna veya ilköğretime devam eden çocukları ile ilgili olarak öğretmenlerinden sıklıkla olumsuz geribildirimler alıyorlarsa işler pek yolunda gitmiyor demektir. Çünkü, anne babalar genelde sadece kendi çocuğunu ve belki çevrelerindeki üç beş çocuğu gözlemleyip bir sonuca varırlar, ancak okulların bu konudaki hem deneyimi oldukça fazladır hem de birçok çocuk arasında farklı olanı görebilme şansları vardır.
3. Neden kimi çocuk söz dinlemez ve yaramazlık yapar, kimi çocuk ise daha sakin, ağırbaşlı olur? Bu tamamen yaradılış meselesi mi? Yoksa kardeş kıskançlığı, yeterince ilgi görmeme gibi farklı nedenler de çocukların farklı davranışlarına neden olur mu?
Her bireyin doğuştan getirdiği bir alt yapı söz konusudur. Bu alt yapı, yaşanan olaylar ile birlikte şekillenir. Bu şekillenme süreci hayat boyu devam eder. Çocukların olumlu veya olumsuz davranışlarının oluşması, devam etmesi veya sönmesi bu davranışlar karşısında gösterilen tutuma bağlıdır. Örneğin, bir çocuk elinizdeki kalemi istediğinde vermeyeceğinizi söylediniz. Fakat, ağlamaya başladı ve siz bu ağlamaya tahammül edemediğiniz veya ağlamasına kıyamadığınız için kalemi verdiniz. Dolayısıyla aslında olumsuz bir davranışı istemeden de olsa ödüllendirdiniz. Bu durumdaki bir çocuk sizden istediği herhangi bir şeyi yapmadığınızda yine ağlayabilir ve sizden yine olumlu bir geridönüş alırsa ağlama davranışı daha da kuvvetlenir. Bir süre sonra her istediğini ağlayarak ifade etmeye ve yaptırmaya başlar. Böylece olumsuz bir davranış olan isteklerini ağlayarak ifade etme bir problem çözme davranışı haline gelir. Olumlu davranışların da olumsuz davranışların da inşa süreci bu şekilde işler.
4. Çocuklarda sık rastlanan şu durumlarda anne-babalar ne yapmalı, çocuğa nasıl yaklaşmalı? Bu gibi davranışlar ne zaman, neden, nasıl ortaya çıkar?
· Söz dinlememek, ne dersen tersini yapmak: Çocuklar olumlu davranışları ile dikkat çekemediklerini düşünürlerse o zaman dikkat çekebilecek başka davranışlar sergilemeye başlayabilirler. Anne babanın dikkatini çekecek davranışlar da çoğu zaman olumsuz davranışlardır. Dolayısıyla dediğinin tersini yapma, söz dinlememe ortaya çıkabilir. Bu durumlarla karşılaşan anne baba olumsuz davranışlara dikkat göstermeyerek, olumlu davranışlarının farkında olduklarını çocuğa hissettirerek gerilimi azaltabilirler.
· Şımarıklık: İstekleri koşulsuz şartsız yerine getirilen çocuklarda doyumsuzluk ortaya çıkabilir. O nedenle, anne babalar bir ödül sistemi oluşturarak çocukların olumlu davranışlarını sistematik olarak ödüllendirirlerse doyumsuzluk daha az görülür hale gelecektir.
· İstediğini yaptırmak için ağlama: Yukarıda belirttiğim gibi istemeden ödüllendirilen ağlama davranışı bir sonraki sefer daha güçlü olarak karşınıza çıkar. İstediğini yaptırmak için ağlayan çocuk bu şekilde sonuca ulaşabildiğini öğrenmiştir. İstediğini yerine getirmeyerek bu davranışın artık işlevini yitirdiğini görmesini sağlamak, ağlama davranışını terk etmesi gerektiği mesajını verecektir.
· Sinirlilik: Öfke kontrolü birçok çocuğun sıkıntı yaşadığı bir durumdur. Hem genetik alt yapı hem de model alma öfkenin gelişminde etkilidir. Evde vurup döken bir ağabey, aile bireylerini azarlayan bir ebeveyn veya okulda arkadaşlarına vuran bir başka çocuk, çocuğa bu davranışları ile olumsuz örnek teşkil eder. Öfkesini kontrol etmekte zorlanan çocuğun kendine veya çevresine zarar vermesinden çekinen anne baba isteklerini yerine getirdiğinde bu olumsuz davranış yine ödüllenmiş olur.
· İçe kapanma: İçe kapanma birçok psikolojik sıkıntının belirtisi olabilir. Özellikle önceden olmamasına rağmen birden ortaya çıkmış ise mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilmelidir. Ancak, doğuştan gelen bir mizaç özelliği olarak içe dönüklükten bahsedersek bu patolojik bir durum değildir. Bazı insanlar daha içe dönük bazıları daha dışa dönük olabilirler. Bunun biri iyidir diğeri kötüdür diye bir durum söz konusu değildir. Ancak, uç noktalardaki içe ve dışa dönüklük sosyal yaşam içinde zamanla törpülenebilir.
· Utangaçlık: Belli bir yaştan sonra çocuklar yabancılardan çekinmeye başlayabilir. Bu gelişimsel süreçte beklenen bir gelişmedir. Ancak, aşırı boyutlardaki utangaçlık sosyal fobi gibi patolojik durumlar olarak değerlendirilebilir. Anne babalar böyle durumlardaki çocuklarını bazı davranışlara zorlamamalıdırlar, çünkü bu durum onların yaşadıkları kaygıyı daha da arttıracaktır. İşleri biraz daha doğal haline bırakmak, onları zorlamadan sosyal ortamlarda bulunmalarını sağlamak, sosyal hayatta yaşadıkları zorlukları evde dramatize ederek uygun davranışlar hakkında çocuğun fikir sahibi olmasını sağlamak yararlı olabilir.
· Saldırganlık: (diğer çocukları itip kakma, tekmeleme, eşyaları sağa sola atma, bağırıp çağırma…) : Şiddet gören, vurup zarar verme davranışı bir problem çözme davranışıymış gibi gösterilen çocuklarda saldırganlık sıklıkla görülür. Onlar da bazı problemlerini çözmek, istediklerini yaptırmak için saldırgan davranışlar sergileyebilirler. Anne babalar ilk önce kendi davranışları ile çocuklara model olduklarını unutmamalı ve saldırgan davranışlar sergilememelidirler. Çocuklar böyle davranışlar sergilediklerinde kendilerine ve çevrelerine zarar vermesi engellenerek sakinleşmelerine fırsat vermek gerekir. Sonrasında davranışın doğru olmadığı konuşulabilir.
5. Çocuklara nezaket kuralları nasıl ve ne zaman-kaç yaşında öğretilmeli?
Çocuklar konuşma becerisini kazandıktan ve sosyal yaşama açıldıkları andan itibaren (yaklaşık 2 yaş) nezaket kurallarını fark etmeye ve yavaş yavaş uygulamaya başlarlar. Bu kuralları öğrenme hayat boyu devam edecek bir süreçtir. Dolayısıyla çocuk ne kadar çok sosyal yaşamın içine entegre edilirse bu kuralları o kadar çabuk öğrenir. Okul öncesi eğitim kurumları bu anlamda oldukça yardımcıdır.
6. Bir çocuğun yıllar sonra, büyüyünce iyi biri mi yoksa kötü biri mi olacağı, çocukken takındığı tavırlardan öngörülebilir mi?
Etiketlemelerin doğru olmadığından bahsetmiştim. Dolayısıyla yetişkinler için de iyi biri veya kötü biri olarak tanımlamalar yapmaktan kaçınıyoruz. Ama iyi birinden kasıt sosyal açıdan uyumlu olmak ise o zaman şunu söyleyebiliriz: İnsan gelişen ve değişen bir varlıktır. Yaşam sürecinde bazı olumsuz özellikler, davranışlar eğitim ve yaşam deneyimi ile birlikte törpülenebilir. Ancak, biliyoruz ki sosyal açıdan uygun olmayan davranışlar sergileyen birçok yetişkinin çocukluk dönemlerinde de benzer özellikler sergilediği bir gerçektir.
7. Günümüzde gençlerin ne kadar vahşileştiği aşikar. Tabii bu durum genele vurulamaz ama annesini, kız arkadaşını öldüren gençlere rastlıyoruz. Hırsızlık, darp, vs. zaten sık sık duyduğumuz suçlar… Kimsenin birbirine hoşgörüsü ve saygısı yok, kaba kuvvete sık sık başvuruluyor. Bir çocuğu geleceğe en iyi şekilde hazırlamak, onun topluma karşı saygılı olmasını ve iyi bir birey olmasını sağlamak, çocukken kazandırılan ve öğretilen davranışlarla mümkün olabilir mi? Anneler bu konuda neler yapabilir?
Çocuk eğitiminde üç temel davranış biçimi vardır:
1. Olumlu davranışları hiç kaçırmadan fark ettiğinizi çocuğunuza hissettirmek ve bu davranışları ödüllendirmek. Güzel sözler söylemek, olumlu davranışlarından dolayı onu övmek gibi. Ödüllerin maddi değil manevi ödüller olması önemlidir.
2. Olumsuz davranışları istemeden de olsa ödüllendirmemek. Ağlayan çocuğun geç yatmasına izin vermemek, kardeşine vuran çocuğun vurmasını engellemek için oyuncağı ona vermemek gibi.
3. Fiziksel tehdit içeren olumsuz davranışları uygun şekilde cezalandırmak. Ama buradaki cezadan kasıt fiziksel cezalar değil, çocuk için önemli olan bir şeyden mahrum bırakma şeklindedir. Bisikletle caddeye çıkan çocuğa bir hafta bisiklete binmeyi yasaklamak gibi.
Bu üç temel davranış biçimi benimsendiğinde çocukların olumlu davranışlarında artış gözlemleneceğinden geleceğe doğru olumlu adımlar atılmış olacaktır.
M.A. Uzman Klinik Psikolog [Yazar]