Okul Olgunluğu ( Reading Readiness )
60- 72 Ay
Düzenli bir eğitim ve öğretimin gerçekleştirilmesinde yüzyıllardır ailelerin en önemli yardımcısı olan “okul”, bir kurum olarak ortaya çıktığından bu yana, anne babalar, anne babalar buraya birtakım bilgi ve becerileri kazanması için gönderdikleri çocuklarının başarısı ile yakından ilgilenmişlerdir.Bilginin önceki çağlara göre arttığı ve hızla yayıldığı günümüz toplumlarında bu bilginin belirgin bir biçimde arttığı gözlenmektedir. Ayrıca, dünyada hızla çoğalan insan nüfusu, okula gönderilen çocukların sayısında da artışlara neden olurken, karmaşıklaşan bilgiler, “okul öğretisinin” önemini daha da artırmaktadır.
Çağdaş toplumlarda, eğitimciler, öğretmenler ve anne babalar sürekli olarak çocukların daha başarılı olmaları için çareler aramaktadırlar.Bunu sağlayabilmek için de başarısızlıkların nedenlerini belirleyip, önlemler almaya çalışmaktadırlar. Tüm bu çalışmalar aslında, gerek toplumsal, gerekse bilimsel alanda çok hızla gerçekleşen gelişmelere uyum sağlama amacına yöneliktir. Çünkü yaşadığı ortama uyum sağlayabilmek, insanın temel işlevlerinden biridir. Ancak bu uyumun sağlanabilmesi, yüksek düzeyde bir zihni faaliyeti gerektirir. İnsanın zihninin gelişmesinde, en önemli etken ise, onun sürekli olarak yeni bilgilere açık ve karmaşık problemleri çözmeye hazır bir işlerlik içinde tutulmasıdır. Böylelikle bireyler, doğuştan sahip oldukları potansiyel zeka ve yeteneklerini erişebileceği, en yüksek düzeye ulaştırma olanağını bulabilirler.Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, ilk düzenli öğretim aşaması olan ilkokul öğretisinin, kişinin geleceğini yönlendirmek açısından ne denli önemli olduğu ortaya çıkar. Araştırıcılar,ilkokulun daha sonraki eğitim dönemlerinin temelini oluşturmadaki çok önemli rolüne değinirlerken, ilkokul yaşamımızın, başarılı ve mutlu, ya da tam tersi oluşunun da “ okul öncesi” dönemdeki yaşantılarımızdan kaynaklandığını belirtmektedirler.
Çocuk doğar doğmaz kendisini bir aile ve ev ortamı içinde bulur. Başlangıçta dünyasındaki en önemli kişi “ anne” sidir. Daha sonra giderek, baba ve diğer aile bireyleri de onun yaşamında önem kazanmaya başlarlar. 3-4 yaşlarında artık aile bireylerinin yanı sıra, arkadaşlara da ilgi artar ve çocuk günün büyük bir bölümünde kendi yaşıtlarının beraberliğini arar; onlarla çeşitli oyun faaliyetlerine katılır. Ama anne- baba ve aile ortamı hala onun için önemini sürdürür.
Altı- yedi yaşlarına gelen bir çocuk, ilk kez ailenin dışında, yaşamının büyük bir bölümünü geçireceği bir başka ortama girmek ve buna uyum sağlamak görevi ile karşı karşıyadır. Bu yeni ortam İLKOKUL”dur. Çeşitli araştırıcı ve yazarlar ilkokula başlama için ‘doğumdan sonra çocuğun anneden ikinci kez ayrılışı- kopuşu’ diye söz ederler. Bu ayrılış bazı çocuklarda kolaylıkla, severek, isteyerek, herhangi bir sorun çıkmadan gerçekleşir. Bu çocuklar özlemle geldikleri bu yeni kurumun isteklerini karşılamakta güçlük çekmezler. Kendileri için yepyeni olan sınıf ortamına, buradaki yeni arkadaşlara ve anne babadan sonra, belki de yaşamlarının en önemli kişisi haline gelecek “ öğretmene” kolayca alışırlar.
Bazı çocuklar ise, tam tersine , daha ilk günden, annelerinden ayrılmakta, sınıfa girmekte, sınıfta söylenenleri yerine getirmekte,arkadaş ve öğretmenlerine alışmakta zorluk çekerler. Bu çocukların uyum sağlayabilmeleri için, ötekilerden daha fazla zamana, daha fazla anlayış ve yardıma gereksinimleri vardır.
İşte “ Okula Başlama Olgunluğu” veya “Hazırlıklı olma” (Readiness ) kavramı, bu aşamada söz konusudur. Ancak sorun belirli bir olgunluğa ulaşan çocuğun yalnızca sınıfa girmeye alışması ile çözümlenmemektedir. Annesinden ayrılarak sınıfa giren çocuğu, bu kez de sınıf içinde yeni görevler beklemektedir. Ders süresince sırasında oturma, öğretmeninin anlattıklarını dinleme ve talimatlarını yerine getirme bu görevlerden bazılarıdır.Ancak bir ilkokul birinci sınıftaki en önemli uğraşlar, “okuma ve yazmanın” öğrenilmesidir. Bu açıdan “Hazırlıklı Olmak” tan söz edildiğinde bazı yazar ve araştırıcılar, ilkokulun bu en önemli görevi olan Okuma Hazırlığını ele alırlar. Bu konuda yazılmış çeşitli eserlerde okula ya da okumaya hazırlıklı olmak terimlerinin sık sık beraberce, bazen de birbirinin yerine kullanıldığı görülür. Genellikle dikkati çeken Amerikan ve İngiliz araştırıcılarının konuya “Okuma Olgunluğu” açısından, Alman, İsveç ve Polonyalı eğitimci ve araştırıcıların “Genel Okul Olgunluğu” yönünden baktıklarıdır. Hangi şekilde ele alınırsa alınsın, sorun çocuğun okulda kendisinden istenen görevleri isteyerek ve başarılı bir biçimde yerine getirmeye hazır olup olmadığıdır.
Ünlü İngiliz eğitimci ve araştırmacısı Thackray, “ Hazırlıklı olma” yı şöyle tanımlamaktadır; “ Her türlü öğrenme için hazırlık,çocuğun herhangi bir duygusal zorluğa uğramadan; kolayca ve yeterli bir şekilde öğrenebileceği dönemdir.Bu, o zamana kadar bazı bilgi ve becerilerin kazanılmasında güçlük çeken çocuğun bunu artık kolayca yapabilmesi demektir. ( D.V.Thackray,1971:7 )
Bu konudaki görüşünü Havighurst şu şekilde ifade eder.Herhangi bir şeyin öğretileceği optimum bir zaman vardır. O zamana kadar, öğretme için boşa giden çabalar, olumlu bir sonuç vermeye başlar!. O buna “öğretilebilen an “ demektir. Bu düşünce okula hazırlıklı olma ile yakından ilgili bulunmuştur. Zira çocuk öğrenmeye hazırsa, öğretilebilen an da gelip çatmıştır.Amerikalı Cedolıne, J. Anthony, “Okul Olgunluğu” nu, “öğrenmede gerekli olan tüm özelliklerin toplamı” diye tanımlar.Merritt, konuyu “ Okumaya hazırlık” yönünden ele alırken,ona göre “ O” Okumaya Hazırlıklı Olmak” olgunlaşma ve öğrenme süreçlerinin bir sonucudur. Bu, bir yanda büyüme ve gelişmenin, diğer yanda da çocuğun yaşantılarının etkisi demektir.( E.J.Merritt,1970 )
Başaranın “Hazır bulunuşluk” diye ifade ettiği “Hazırlıklı Olma” kavramı, olgunlaşmadan daha geniş sınırlı bir kavramdır. Bireyin bir işi yapabilmesi için belirli bir olgunlaşmaya erişmesinin gerekliliği yanında, bu iş için gerekli ön bilgi, beceri ve tutumu da kazanmış olması gerekir. Hazır bulunuşluk, böylece hem olgunlaşma kavramını, hem de bir iş için gerekli ön yeterliliği kapsamaktadır. ( İ.E. Başaran, 1978:36 )
Çocuğun okulun isteklerini karşılamaya ve özellikle okuma öğrenmeye hazır olması çok yönlü ve karmaşık bir olaydır ve çeşitli yazar ve araştırıcılara göre, değişik faktörleri içermektedir. Burada çocuğun, hem genel bireysel gelişmesi, yetenekleri, hem de çevreden aldığı izlenimlerin, yani daha önce öğrenmiş olduklarının büyük etkisi vardır.
“ Bazı yazarlar,hazırlığı etkilediğini düşündükleri faktörleri uzun listeler halinde sıralarlarken, çoğu yazarlar da az sayıda, fakat geniş başlıklar halinde toplamayı uygun bulurlar. Bunlardan Harrıson(1939) ve Inglıs(1949), Fizyolojik, Zihinsel ve Kişilik olgunluğu diye, üç ana etken üzerinde dururlar.” ( Downing ve Thackray,1972:14)
Cedoline J. Anthony, okula hazırlıklı olmada çeşitli gelişme alanlarının rolüne değinir ve bunları şöyle sıralanır:
1) Fizyolojik (Tüm yönleriyle gelişme, normal fiziksel büyüme )
A) Kronolojik Yaş
B)Boy ve Ağırlık
C)Cinsiyet
D) Görsel Algı
E) İşitme Algısı
F) Hareket Algısı ( kalın ve ince kasların gelişmesi ve koordinasyon )
G ) Diğer Beden İşlevleri (salgısal, nörolojik ve hormonal )
2) Sosyal ( Diğer insanlarla başarılı ilişki kurabilme yeteneği )
3) Duygusal ( Çevresi ile bağımsız bir şekilde ilişki kurabilme )
4) Zihinsel ( Günlük yaşantılardan, bilgi ve anlayış kazanma )
5 ) Dil ( Diğerleri ile rahatça iletişim kurabilme )
( C.J. Anthony, 1972 : 6 )
Görüldüğü gibi çeşitli araştırıcılar tarafından, özellikle “ Okumayı Öğrenmek” le sınırlandırılan “ Hazırlık” kavramı, karmaşık bir süreçtir ve her araştırıcı ve yazarın görüşüne uygun şekilde değişik sayıda faktörleri içermektedir.Ancak hepsi de yakından dikkatlice incelendiğinde “Thackray ve Downing’in (1972 ) ifade ettikleri gibi ortak olarak ele alınan temel bazı faktörlerden söz etmek mümkündür.
Bu faktörler şöyle sıralanabilirler.
Fizyolojik faktörler,
Zeka faktörü
Çevresel faktör
Duygusal faktör
Ayrıca bu faktörlerin sırası da çeşitli araştırıcılara göre, değişiklik göstermektedir. Bir kısım araştırıcılar için zeka faktörü,en önemli faktör sayılırken, bir kısmında çevresel faktör veya duygusal faktör daha çok önem taşımaktadır.Burada kesin olarak üzerinde durulması gereken nokta, hiçbir etkenin, son derece karmaşık olan “okula başlama olgunluğunun kazanılması ve okuma- yazmanın öğrenilmesi” nde tek başına etkili olabileceğinin düşünülmemesidir.Bazen bir faktör diğerlerinden daha önemli gibi görünebilir. Ama bu diğerlerinin hiç göz önünde bulundurulmaması anlamına gelmez.
Kaynak: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları
Gönderen: Binnaz OK - Tan Mavi Beyaz Çocukevi
OKUL- OKUMA HAZIRLIĞINDA ROL OYNAYAN TEMEL FAKTÖRLER
HAZIRLIKLI OLMAK NE DEMEKTİR?
Yayınlanması için gönderdiğiniz yazılar [Yazar]