Prof.Dr. Tanju GÜRKAN
A.Ü.Eğitim Bilimleri Fakültesi
Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı Başkanı
I. Giriş
PROBLEM
Zorunlu öğrenim çağına kadar olan çocukların zihinsel, fiziksel, duygusal ve sosyal gelişmelerini sistemli bir ortam içinde daha iyi sağlayan yeteneklerinin gelişmesine yardım eden, onları ilkokula hazırlayan ve temel eğitimin bütünlüğü içinde yer alan eğitim devresine "okulöncesi eğitim" denir . Okulöncesi eğitim günümüzde gittikçe yaygınlaşan ve önem kazanan bir konudur. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal kalkınma beraberinde yeni gereksinimleri ve değerleri de getirmekte, toplum yaşamında değişikliklere yol açmaktadır. Endüstrileşme ve kentleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak küçük, "çekirdek aile" türü yaygınlaşmaya, çalışan kadınların sayısı da her geçen gün artmaya başlamıştır. Bu durum çocukların bakımlarının sağlanması yönünde yeni önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bu önlemlerden biri, bu yaş grubu çocuklarının kurumlarda bakım ve eğitimlerinin sağlanmasıdır. Anayasamızda ifadesini bulan "sosyal devlet" olma niteliğinin de gereği okulöncesi eğitim kurumlarını açmak ve yaygınlaştırmak devlete düşmektedir. Bugün Türkiye de (0-6) yaş grubuna giren çocuklara bakan ve eğitimlerini sağlayan kurumlar çeşitlidir.
Bu kurumlarca açılan okulöncesi eğitim kurumları, çocuk yuvaları, anaokulları ve anasınıfları diyebileceğimiz üç ayrı kısımdan oluşmaktadır. Bunlardan çocuk yuvaları (0-6) anaokulları (3-5) anasınıflarıysa (5-6) yaşları arasındaki çocuklara yönelik durumlardır.
Okulöncesi eğitimin başarıya ulaşabilmesi için :
i) Her şeyden önce bu yaş çocuklarının gereksinimlerinin saptanması,
ii) Bu gereksinimleri en iyi şekilde karşılayan bir programın düzenlenmesi,
iii) Sağlık şartlarına uygun bir eğitsel çevrenin hazırlanması (bina, araç-gereç, bakım vb.)
iv) Aile ve ilkokul arasında dengeli ve başarılı bir çalışma yapılması
v) Başarılı ve dengeli çalışma yapabilecek yetkili elemanların yetiştirilmesi gerekmektedir.
Bunlar gerçekleştirildiği oranda okulöncesi eğitimin başarısından söz edilebilir.
İlköğretim, çocuğu kendi amaçlarına göre yetiştirebilmek için onda bir tecrübe temelinin bulunduğunu varsayar. Bu tecrübelerdeki eksiklik, çocuğun başarısını engelleyen onu, daha elverişli şartlarla yetişip ilkokula başlayan çocuklardan geri bırakan bir etken olabilir.
Okulöncesi eğitimin çocuk üzerindeki etkilerini inceleyen pek çok yabancı araştırmacı (Walsh, Hattwict, Jeel, Kawin ve Hoefer, Vitz, Boney ve Hicholson, Allen ve Masling, Cohen ve Bagshaw. vb.) çok kesin olmamakla birlikte şu sonuçları elde etmişlerdir: “İyi bir okulöncesi eğitimi çocuğun sosyal becerilerini geliştirmektedir. Bazı durumlarda bu etki birkaç yıl sonra bile ayırdedici bir nitelik olarak gözlenebilmektedir. Eğer çocuğun ev ve okul dışı ortamı gelişmeyi olumlu yönde uyaracak bir nitelik taşımıyarsa, bu gibi çocuklarda okulöncesi programları dil ve zihin gelişimini açık biçimde etkileyici olmaktadır.” Ülkemizde okullarda okulöncesi eğitim kurumlarından gelen çocuklarla, doğrudan doğruya ilkokula başlayan çocukların türlü özellikleri yönünden farklı olup olmadığı konusu henüz incelenmemiş yeni bir konudur. Bu kanunun incelenmesiyle, hem okulöncesi eğitimin yaygınlaştırılmasının gerekliliği hem de var olan okulöncesi eğitim kurumlarının gerçek işleyişi baakımından olumlu sonuçlar ortaya çıkabilir.
Araştırmanın Amacı
İlkokulların birinci sınıftarındaki okulöncesi eğitim kurumlarına devam etmiş öğrencilerle etmemiş olanları okulöncesi eğitimin amaçlarına göre öğretmenlerin gözlemlerine dayalı olarak kıyaslamak ve böyle bir eğitimin ilkokulda çocuğun başarısına nasıl etki ettiğini incelemektir.
Denenceler
i) Türkiye deki okulöncesi eğitim kurumları amaçlarını gerçekleştirmektedirler.
a) Zihinsel b) Sosyal c) Duygusal d) Beceriler ve ilgiler e) Fiziksel gelişim ve sağlık yönlerinden farklıdırlar.
iii) Bu farklılık okulöncesi eğitimden geçmiş çocuklar lehinedir.
iv) Bu farklılıklar çocukların başarılarına etki etmektedir.
Araştırmanın Önemi
Milli Eğitim Bakanlığı Anaokulları Kılavuzunun amaçlar kısmında, okumaya başlayacak olan çocuklara gerekli olan temeli ve ilkokul yaşamının çocuktan beklediği duygusal ve sosyal olgunluğu sağlamanın önemi üzerinde durulmaktadır. Bugün var olan kurumların gerçekten amaçlarına uygun bir eğitim verip vermedikleri ancak ilkokul düzeyinde yapılacak deneysel araştırmalarla ortaya çıkacaktır. Yalnızca okulöncesi eğitim kurumlarının gözlenmesi ve incelenmesi yeterli değildir. Önemli elan okulöncesi eğitimden geçmiş çocukların ilerki öğrenim basamaklarında gösterecekleri özelliklerdir. Eğer çocuklar diğerlerine kıyasla bazı yönlerden ilerideyseler diğer çocuklara da okulöncesi eğitim sağlanması konusundaki çalışmaların hızlandırılması gerekeceği açıktır. Eğer okulöncesi eğitimden geçmiş çocuklarla diğerlerinin bir farkı yoksa bu da okulöncesi eğitim çalışmalarının boşa gittiğini düşündürecektir. Eğer böyle bir durum varsa bu gerçekten büyük bir kaynak ısrafı demektir. Kısaca açıklamaya çalıştığımız bu nedenlerle inceleme önem taşımaktadır. Bu inceleme sonunda ortaya çıkacak bulguların başka araştırmalarla denenip, genişletilerek okulöncesi eğitime ilişkin yeni görüşlere hizmet edeceği umulabilir.
Sayıltılar
i) Anket yöntemi araştırmanın amacına uygun bir yöntemdir.
ii) İlkokul 1. sınıf öğretmenleri araştırma konusunda yeterli gözleme sahip varilen anketi doğru olarak yanıtlarlar.
ii) Seçilen örneklem evren hakkında genel bir fikir verebilir.
iii) İlkokulların birinci sınıfları öğrenciler arasındaki ayrılıkların izlenmesi için yeterlidir.
v) İlkokulların birinci sınıflarında hem okulöncesı eğitim görmüş hem de görmemiş çocukları bulmak olasıdır.
Sınırlılıklar
Bu inceleme,
i) Bir yarı yıllık süreyle,
ii) Yalnızca Ankara ili içinde seçilecek ilkokullardan oluşan bir örneklemle
iii) Bu örnekleme giren ilkokullardaki birinci sınıflarla.
iv) Birinci sınıf öğretmenlerine verilecek bir anketle.
v) Bu anket sonunda elde edilen verilerin açıklanması ve verilerin geliştirilmesiyle sınırlıdır.
Tanımlar
İncelemede sık sık raslanan iki ana terim şu anlamlarda kullanılmaktadir.
Okulöncesi: Bireyin yaşamının (0-6) yaşları arasındaki devresi.
Okulöncesi eğitim kurumları: (0-6) yaşlarındaki çocukların bakımlarını sağlayan, onların bedensel, zihinsel ve duygusal yönden gelişmelerini yardımcı olup bu konuda eğiten ve ilkokula hazırlayan kurumların tümü, (kreş, çocuk yuvaları, anaokulları, anasınıfları)
II. YÖNTEM
Evren ve Örneklem
İncelemenin evreni, Ankara daki tüm ilkokulların birinci sınıflarıdır. Örnekleme ise bu ilkokullardan yalnızca değişik yerleşim bölgeleri gözönüne alınarnk kura ile seçilen 11 ilkokulun birinci sınıflarıdır. Bu ilkokullar şunlardır :
1) Demetevler, Oğuzlar İlkokulu
2) Yenimahalle, Gaziasmanpaşa, İlkokulu
3) İkinci Kalaba, Kacatepe İlkokulu
4) Varlık Mahallesi, Ziya Gökalp İlkokulu
5) Aydınlıkevler, Aydınlıkevler İlkokulu
6) Oran Sitesi, Oran İlkokulu,
7) Yukarı Ayrancı, Ayrancı İlkakulu
8) Küçük Esat-Dörtyol-Kavaklıdere İlkokulu
9) Bahçelievler, Bahçelievler İlkokulu
10) Balgat, Balgat İlkokulu
11) İncesu, İncesu İlkokulu
Araç
Öğretmenler için araştırıcı tarafından okulöncesi eğitimin amaçlarına uygun olarak geliştirilen anket formu araç olarak kullanılmıştır.
Veriler ve Toplanması
Veriler anketler yoluyla taplanmıştır. Sözü edilen ilkokullara tek tek gidilerek, önce müdürlerle görüşülmüş, daha sonra o ilkokullarda var olan birinci sınıf öğretmenleriyle tek tek ilgi kurularak anketler verilmiş, gerekli açıklamalar yapılmıştır. Verilen anketler iki gün sonra yine araştırıcı tarafından geri alınmıştır. Onbir ilkokula 56 anket verilmiş, bunlardan 48 i yanıtlanmış olarak geri alınabilmiştir. Yani katılma oranı %85-91 dir.
Verilerin çözümü ve Yorumlanması
Anketlerin önce elle tek tek dökümleri yapılmış, yanıtlar danencelere uygun olarak kategorilere ayrılmış, sonrada her kategoriye ilişkin durum, frekans ve yüzde olarak tablolarla gösterilerek, ne anlama geldikleri yorumlanmaya çalışılmıştır.
III. BULGULAR VE YORUMLAR
Anketin uygulandığı, 37 si kadın, 11 i erkek öğretmenin yaşları 25-50, görevdeki kıdemleriyse 5-30 yıl arasında değişmekteydi. Bu öğretmenlarin görevli aldukları srnıfların en kalabalığında öğrenci sayısı 61, en tenha alanında 12 idi. Sınıflardaki toplam öğrenci sayısı 1876 ydı. Okulöncesi eğitimden geçmiş çocukların sınıflardaki sayıları hiç ile 22 arasında sıralanmaktaydı. Örneklemimizin kapsamı içinde 254 okulöncesi eğitimden geçmiş çocuk bulunuyordu. Yani örneklemdeki tüm öğrencilerin ancak % 13,53 ü okulöncesi eğitimden geçmişti. Bu 254 çocuğun % 77.17 si resmi, % 22.83 ü özel kurumlarda eğitim görmüştü. Kurumlar arasındaki bu farkın son yıllarda sayıları bir hayli artan anasınıflarından ortaya çıktığı düşünülebilir. Çünkü 1972 - 1973 yıllarında Türkiye deki anasınıflarının 178 olan sayıları 1976-1977 öğretim yılında 628 e ulaşmıştır. Öğrenci sayısı ise 3.667 den 16.602 ye yükselmiştir.
Anasınıflarının bu denli yaygınlaşmasında, gerçekleştirilmelerinin kolaylığı en önemli rolü oynamaktadır. Pek çok yerde ilkokulun herhangi bir sınıfının bu iş için ayrılması ve bir öğretmenin atanması yeterli sayılmaktadır. Diğer koşullar görmezlikten gelinmekte ve eldekilerle yetinilmektedir. Böyle gerçekleştirilen bir eğitimin etkinliği şüphesiz tartışmalara açıktır.
Ankette 1. soruyla 11. soru arasında ortaya çıkarılmaya çalışılan, çocuklar arasındaki zihinsel gelişim va davranış yönündenn farklılıkların durumudur. Burada elde edilen veriler şöyledir :
TABLO 1
ZİHİNSEL GELİŞİM VE DAVRANIŞ YÖNÜNDEN, (SORU : 1-10)
Yanıtlar |
f |
% |
Evet |
245 |
51.04 |
Genellikle |
131 |
27.29 |
Arasıra |
45 |
9.38 |
Hayır |
26 |
5.42 |
Tam aksi |
11 |
2.29 |
Tablonun incelenmesiyle okulöncesi eğitimden geçmiş çocukların diğerlerine kıyasla zihinsel gelişim ve davranış yönünden büyük oranda ileri oldukları görülmektedir.
1973 yılına ait “Milli Eğitim Temel Kanunu”nun 19. maddesinde okul öncesi eğitimin amaçları sayılırken bu noktanın da önemle üzerinde durulmaktadır.
Okulöncesi eğitimden geçmiş çocukların zihinsel gelişim yönünden ileri olmaları dili kullanmada, çevrelerine karşı uyanık davranmada, düşünceleriyle daha çok katılımda bulunmada olumlu etkiler yapmaktadır. Görülüyor ki okulöncesi eğitimle çocuğun zihni yetenekleri geliştirilebilmekte ve çocuğa daha sonraki yıllarda başarı sağlayacak boyutlar kazandırılabilmektedir. Yalnız bunun yapılabilmesi için okulöncesi eğitimin çok iyi planlanması ve gerçekleştirilmesi gerekir. Bu nedenle bulgular yorumlanırken bu noktanın ve bireysel ayrılıkların her zaman söz konusu olduğunun gözden kaçırılmaması önem taşımaktadır. Tablodaki % 2.29 ve % 5.42 lik farklı yanıtlar da bize bunu düşündürmektedir.
TABLO 2
SOSYAL DAVRANIŞLAR YÖNÜNDEN. (SORU : 11-21)
Yanıtlar |
f |
% |
Evet |
225 |
42.61 |
Genellikle |
150 |
28.41 |
Arasıra |
57 |
10.80 |
Hayır |
49 |
9.28 |
Tam aksi |
15 |
2.84 |
Bu gruptaki soruların çocukların sosyal davranışları kıyaslanmaya çalışılmıştır. Veriler, bu grupta da okulöncesi eğitim görmüş olanların bu yönden de daha uyumlu ve başarılı olduklarını göstermektedir.
Bu konudaki araştırmalar, (Hattwick, 1937, Joel, 1939; Kawin Hoefer, 1931; Laughlin, 1953) kazanılan sosyal davranışların çocuğun tüm yaşamı boyunca etkisini sürdürebileceğini ve uyumlu ya da uyumsuz bir insan olmasını etkileyebileceğini düşündürmektedir. Çocukların daha yaşamlarının ilk yıllarında sosyal davranışlar yönünden eğitimleri ileriki yıllarda büyük bir avantaj olarak ortaya çıkabilecektir.
Sosyal davranışlar yönünden gelişmenin temelinde bireyin kendini kabulu vardır. Kendini kabul eden bir insan mükemmel bir insan olmadığını bilir. Kendini kınamaksızın kusurlarını ve sınırlılıklarını da doğru değerlendirerek seven bir insan olma olasılığı yüksektir.
Okulöncesi eğitim gerçekten sosyal uyumu artırıyorsa özellikle sosyo-ekonomik düzeyi düşük aile çocukları için gerekli olduğu düşünülebilir: Bu yolla ilkokula başladıklarında uyum sorunları olmayacağı için başarıları olumlu yönde etkilenebilecektir.
TABLO 3
DUYGUSAL GELİŞİM VE DAVRANIŞLAR. (SORU 22-23)
Yanıtlar |
f |
% |
Evet |
58 |
60.42 |
Genellikle |
20 |
20.83 |
Arasıra |
7 |
7.29 |
Hayır |
9 |
9.38 |
Tam aksi |
2 |
2.08 |
İnceleme sırcısında okul öncesi eğitimden geçmiş çocukların diğerlerine göre en farklı oldukları özellik, duygusal gelişim ve davranışlarda ortaya çıkmıştır. Bu çocuklar öfke, sevgi, korku ve benzeri duygularını daha rahat göstermekte ve bedensel davranışlarda daha başarılı olmaktadırlar.
Toplumumuzda çocuklara duygularını saklamaları için fazla baskı yapıldığı, büyüklerin rahatı için çocuklara sınırlamalar konulduğu yadsınamaz. Bir çocuğa ağlamasını tutması ya da kesmesi söylendiği zaman, aslında bir şeyleri içine gömmesi söylenmiş demektir. Duyguları ve dürtüleri doğdukları an, onları ifade edip yüz yüze gelmektense saklaması istemektedir. Böylece, çocuktan gelişim çizgisini saptırması istenmiş, çocuk o yönde itilmiştir.
Duyguların açığı vurulmasının saklanması sonucu, çocuğun giderek eylemleriyle iç dünyası arasında bir uçurum belirecektir. Bu uçurum zamanla artacak ve yetişkinlik düzeyinde genç kendinden bekleneni, oynaması gereken rolü başarmaya çalışırken yaşantısının iç ve dış boyutları arasında keskin bir fark oluşacak ve bu durum onu bunalımlara sürükleyebilecektir. Burada en büyük görev yine eğitim sistemine düşmektedir. Zira bugün için bize hemen her şeyi öğretmeye çalışan eğitim sistemimiz, kendi duygularımızı ve başkalarının duygularını bu anlamda konu etmemektedir. Oysa duygusal yaşamamız sağlığımızı, başarımızı kısaca tüm benliğimizi etkilemektedir. Duygularını açıkça belirtemeyen, baskı altında tutan bir insan tüm yaşamı boyunca mutsuz olabilecektir.
İncelememizde görüldüğü gibi okulöncesi eğitim kurumları çocuğun duygusal gelişimine olanak veriyorsa bu gerçekten iyi bir adım olarak değerlendirilebilir.<İ></İ>
TABLO 4
BECERİLER YÖNÜNDEN: (SORU 24-28)
Yanıtlar |
f |
% |
Evet |
135 |
56.25 |
Genellikle |
56 |
23.33 |
Arasıra |
15 |
6.25 |
Hayır |
6 |
2.50 |
Tam aksi |
6 |
2.50 |
Tablo dan görülüyorki beceriler yönünden okulöncesi eğitim çocuklara bir çok şey kazandırmaktadır.
Okulöncesi eğitim kurumlarının programları gözden geçirildiği zaman bu yaş çocuklarının özellikleri gereği müzik, beden, resim ve el işi çalışmalarının büyük bir yer kapladıkları görülmektedir. Bu tür becerilerin ilkokula başlayan bir çocuk için avantaj olduğu açıktır. Yaşıtı bir çocuk kalem tutmayı beceremezken anun rahatlıkla resim çizebilmesi daha ilk günlerde bir farklılık yaratacak, çocuğa en azından bir güven duygusu verecektir.
TABLO 5
İLGİLER YÖNÜNDEN. (SORU 28-32)
Yanıtlar |
f |
% |
Evet |
102 |
53.13 |
Genellikle |
48 |
25.00 |
Arasıra |
18 |
9.38 |
Hayır |
13 |
6.77 |
Tam aksi |
3 |
1.56 |
Verilerin incelenmesi okulöncesi eğitimden geçmiş çocukların ilgiler yönünden daha zengin olduklarını ortaya çıkarmaktır. Özellikle bu çocukların kitaba çak düşkün oldukları görülmektedir.
Kitap sevgisi küçük yaşlarda kazanılırsa büyük bir olasılıkla çocuğun yaşamı boyunca sürebilir. Dünyadaki bilginin her geçen gün arttığı göz önüne alınırsa kitap okumanın, bunu zevkli bir alışkanlık haline getirmenin önemi kendiliğinden ortaya çıkar.
TABLO 6
FİZİKSEL GELİŞİM VE SAĞLIK DURUMU YÖNÜNDEN (SORU 33-34)
Yanıtlar |
f |
% |
Evet |
33 |
34.38 |
Genellikle |
23 |
23.96 |
Arasıra |
11 |
11.46 |
Hayır |
24 |
25.00 |
Tam aksi |
1 |
1.04 |
Tablodan da görüleceği gibi okulöncesi eğitimden geçmiş çocuklarla diğerleri arasında ilk grup lehine bir durum söz konusudur. Ama bu konuda, okulöncesi eğitimden geçtiği halde fiziksel gelişim ve sağlık durumu yönünden diğer gruptan farklı olmayan çocukların yüzdeleri de bir hayli yüksektir. (% 25).
Okulöncesi eğitim, çocukların beden sağlıklarını korumayı ve geliştirmeyi de amaç edinmektir. Oysa incelememiz beden sağlığının korunmasının diğer amaçlara kıyasla yeterince gerçekleştirilemediğini düşündürücü yöndedir. Kanımızca buradaki durum, çocukların bulundukları aile ortamında maddi olanaksızlıklar nedeniyle iyi beslenememeleri ve bakılamamaları sonucundan ortaya çıkmış olabileceği gibi öğretmenlerin açıkca gözlenebilen bu durumu varolduğu gibi saptamalarından ötürü de olabilir. Burndaki farklı durum, bize öğretmenlerin diğer soruları “nasıl olması gerektiği”nin bilincinde olarak yanıtlamış olabilecekierini de düşündürücü niteliktedir. Şüphesiz bu noktada daha detaylı incalemeler yapmadan kesin bir şey söylemek olası görülmemektedir.
TABLO 7
DERSLERDEKİ BAŞARI YÖNÜNDEN. (SORU : 35)
Yanıtlar |
F |
% |
Evet |
19 |
39.58 |
Genellikle |
15 |
31.25 |
Arasıra |
10 |
20.83 |
Hayır |
1 |
2.08 |
Tamaksi |
1 |
2.08 |
Okulöncesi eğitim ilkokul birinci sınıf derslerindeki başarıyı da olumlu yönde etkilemektedir.
Dünya okulöncesi eğitimi derneği eski başkanı, Fransa Caen Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Direktörü Gaston Mialaret bu konuda şöyle diyor :
«Çocuğun ilkokulda başarı kazanmasını sağlayan şey, çocuğun okulöncesi eğitim kurumunda edindiği bilgiler değildir. Bu bakımdan rol oynayan özellik, çocuğun orada elde ettiği toplumsal alışkanlıklardır, öğrendiği tutumlardır. İşte bunlar çocuğun yeni eğitim düzenine yani yeni yaşam türüne uymasını sağlar.”
Arthur Jersild ise aynı konuda okuldaki çalışma dile dayalı olduğu için çocuğun başarısıyla dil gelişimi arnsında sıkı bir bağıntı olduğunu söylemektedir.
İncelememizde bu durum okulöncesinden gelenlerin lehine görülmektedir. Bu başarı, kanımızca çacukların önceki tablolarda gösterdiğimiz zihinsel, sosyal, duygusal ve diğer yönlerdeki olumlu gelişmelerinin bir sonucu olarak yorumlanabilir.
TABLO 8
ÖZEL İLGİ VE BECERİLER YÖNÜNDEN. (SORU : 36)
Yanıtlar |
f |
% |
Evet |
18 |
39.50 |
Genellikle |
15 |
31.25 |
Arasıra |
6 |
12.80 |
Hayır |
6 |
12.80 |
Tamaksi |
1 |
2.08 |
İncelediğimiz okullarda okulöncesi eğitimden gelen çocukların özel ilgi ve becerilerine daha fazla sahip oldukları görülmektedir. Bu durum türlü uğraşıların yer aldığı bir kurumdan gelen çocuklarda, dar bir aile ortamından gelen çocuklara kıyasla daha büyük bir oranla ortaya çıkması çok doğal sayılmalıdır. Özel ilgi ve becerilere sahip olmak insanın tüm yaşamından yararlı olabilir. Bugün toplumumuzda emekli olduğu zaman yapacak başka hiç bir becerisi ve ilgi alanı olmadığı için boşlukta kalıveren pek çok kişiye rastlamak olasıdır. Bu kişilerin sorunlarının kökleri tâ çocukluk yıllarına uzanmaktadır. Daha o yıllarda özel ilgi ve bececiler geliştirselerdi bugün durumları farklı olabilirdi.
Çocuklar bu özel ilgi ve beceriler yoluyla yaratıcılıklarını ortaya koyabilir ve tek yönlü insanlar olarak yetişmekten kurtulabilirler. Böyle bir durumsa hem insan kaynağının daha verimli kullanılması hem de bireyin mutluluğunun artması şeklinde yorumlanabilir.
Yayınlanması için gönderdiğiniz yazılar [Yazar]